Merhaba...

Somnia Atelier’dan birilerine ulaşmayı umut ederek yazdığım ilk blog yazısı umarım sizleri bulmuştur. Bu kocaman sanal dünyada daha önce tanışmadığım ama bir şekilde aynı hayaller etrafında buluşmayı umut ettiğim insanlara ulaşmayı dileyerek yazıyorum.

Hayallerle süslediğimiz, düşlerimizi taze tutmak için elimizden gelen her şeyi yaptığımız, etrafımızdaki herkes için güzel dileklerde bulunduğumuz bir dünya yaratmak için çabalıyoruz. Burada biz diyorum çünkü Somnia hayata neşeyle tutunan, birbirini seven, tatlı bir ekipten oluşuyor.

Biz, her sabah içinde bulunduğumuz bu güzel dünya için şükrediyor, aynadaki aksimize gülümsüyor ve bir fincan kahve ile güne başlıyoruz.

Ben genellikle sevdiğim kadın yazarlardan birinin üzerinde çiziminin olduğu bir kupayla yeni günü kucaklıyorum. Kafamda soruların dolaştığı, kalabalıklar içinde yalnız kalmayı dilediğim zamanlarda Virginia Woolf ile, dünyayı yerinden oynatacak gücü içimde bulduğum sabahlarda Simone ile, kafama eseni yapacak bir enerjiyle dolu olduğum sabahlarda Marguerite ile ve romantik bir sabaha uyandığımda da Jane ile gülümsüyorum yeni güne.

Yaz sabahlarında güneş tepeden görünmüş oluyor. Sonbahar geldiğinde ağaçların dalları rüzgârla oyun oynuyor. Sonra, kahve makinesinin sesi mutfağı dolduruyor. Bazen, Jane’li sabahlarımda, “Aman boşver! Bugün de işe gitmeyiver.” diyen bir ses kahveme eşlik ediyor.

Kendimi sevmek için çok daha fazla izin verdiğim hayatımın bu zaman diliminde Jane’i dinlediğim günler oluyor.

Yazma hissi, yaramaz bir çocuk gibi içimde bir oraya bir buraya atlayıp duruyor. Sizlerle sıklıkla buradan haberleşmeyi umut ediyorum. Elbette kafamızda başka fikirler de dönüp duruyor. Her yeni ürünle birlikte buradan sizlerle indirim kodları paylaşmayı planlıyorum. Birbirimize tutunduğumuz, birlikte olmaktan güç aldığımız bir topluluk olmamız bence hayal değil!

Peki yaz siz?

Sizin günleriniz nasıl geçiyor? Haziran geldi bile. Sizin yüzünüze, kalbinize de yazın pırıltısı yerleşti mi şimdiden?

Sevgiyle kalmak dileğiyle,

Özlem